SANAYİLEŞME ve DESTEKLEME

İLİŞKİSİNDE KOBİ DESTEKLEMESİNE

BAKIŞ ve ÖNERİLER.

Selahattin BAYRAM / Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi

(Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı)

21’inci yüzyılın ilk 20 yılı dünya genelinde önemli

değişikliklerin olduğu, teknolojik anlamda

inanılmaz gelişmelerin kaydedildiği bir süreç

olmuştur. Girişimciler arasında acımasız “gölge oyunu

kıvamında” bir yarışın olduğu, Çin’in teknolojik seviyesi

ve diğer hamleleri ile “üretim merkezi” ve “yeni

süper güç adayı konumunu” elde etme anlamında

büyük avantaj sağladığı, dünyanın yaklaşık %25’ine

denk gelen nüfusu, “hızla gelişen ve zenginleşen orta

sınıfı, yapay zekâ, 5G ve robotik gibi yeni teknoloji

alanlarında üstlendiği lider rolüyle”, Batı’nın karşısında

yeni egemen güç olma yolunda önlenemez yükseliş

içerisinde olduğundan hareketle (STM, 2020), bu

rekabet savaşında ülkemizin de gerekli yerini alması

veya en azından geri kalmaması için milli teknoloji ve

milli sanayi hamlesini gerçekleştirmesi bir istek değil,

mecburiyet olarak karşımızda bulunmaktadır.

Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre destekleme;

devletçe yapılan para yardımı ve sübvansiyon şeklinde

tanımlanmıştır (TDK, 2021). Teşvik/destek, Arapça

‘şevk’ kelimesinden dilimize girmiştir. Teşvik

isteklendirmek, özendirmek anlamında kullanılmaktadır

(Ar, 2009).

Sanayileşme sürecinde destekleme önemlidir. Keza,

sanayi çalışmaları Almanya’da 18. yüzyıl sonu ile 19.

yüzyıl başına rastlamakta olup Sanayi Devrimi’ni

hazırlayan önemli faktörlerden biri de sanayi teşvikleri

(destekleri) olmuştur. 1914 yılına kadar pek çok bölgede

ağır endüstri ve makine sanayisinin yanında kimya,

optik, elektronik gibi farklı alanlarda sanayi işletmeleri

kurulmuş, bu dönemde liberal ticaret politikası bir tarafa

bırakılarak yabancı mallarına karşı yerli sanayi koruma

politikası benimsenmiştir. Aynı zamanda Almanya’da,

İngiltere ile aralarındaki 2-3 nesillik farkı kapatmak

için özel sektöre daha fazla devlet desteği verilmiştir.

Buradan hareketle destekleme, kamu kaynağının heba

edilmesi olarak asla görülmemelidir. Ülkemizde de

1860’lı yılların sonunda Osmanlı sanayisini geliştirme

adına yoğun şirketleşmeleri sağlamak için devlet

destekleme yoluna gitmiştir (Şimşek, 2008).

1923’den günümüze destekleme/sanayileşme

görünümünü yansıtmak amacıyla, şu şekilde bir

özetleme yapılabilir:

 1923-1929 döneminde sanayileşmede özel

girişimciye Teşvik-i Sanayi Kanunu ile öncelik

tanınmış, sanayi sektörü devlet tarafından teşvik

edilerek vergi, resim muafiyeti uygulanmıştır.

 1930-1945 döneminde, dünya ekonomik bunalımı

sonrasında ekonomide korumacı ve devletçi eğilim

benimsenmiştir. Birinci ve İkinci Sanayi Planları

hazırlanmıştır.

 1946-1953 döneminde, serbest rekabet politikaları

benimsenmiştir.

 1954-1961 döneminde, devletin ekonomiye

müdahalesi geri gelmiş, KİT’ler ile sanayileşme

sürdürülmüştür. İç pazarın canlanmasıyla devlet

desteği ile özel sanayiye geçiş dönemi başlamıştır.

 1962 yılından günümüze ise kalkınma planları

ile sanayileşme ve desteklemeye yön verilmiştir

(Kepenek ve Yentürk, 2001).

Karşılaştırmalı olması açısından bakıldığında; 1990

yılında 12.959 milyar dolar (Sezgin, 2009) toplam ihracat

yapıldığı, teknoloji düzeylerine göre ihracat içindeki payı

görmek için 1996 yılı verilerine bakıldığında; yüksek

eknoloji %1,7, orta yüksek teknoloji %17,12, orta

düşük teknoloji %18,28 ve düşük teknoloji %51,28

(Konak, 2018) iken, 2016 yılı verilerine bakıldığında;

142,5 milyar dolar ihracat içerisinde, yüksek teknoloji

ürünlerin payının %3,5, orta yüksek teknolojinin %33,1,

orta düşük teknolojinin %28,3 ve düşük teknolojinin

%35,1 (TİM, 2017) olduğu görülmektedir. Yüksek

teknoloji içeren sektörler; otomotiv, enerji, tekstil,

telekomünikasyon, bilişim, savunma, elektronik,

sağlık, geri dönüşüm ve güvenlik sektörleri olup 2017

verilerine göre toplam ihracat içinde yüksek teknolojik

ürünün payı ülkemizde yaklaşık %3’ler düzeyinde

iken bu oranın Japonya’da %18, ABD’de %20, Güney

Kore’de %26 ve Fransa’da %29 (Konak, 2018) olduğu

dikkate alındığında, ülke olarak almamız gereken

daha çok mesafe olduğu da bilinmelidir. Dolayısıyla,

ülkemizin 2000’li yıllar ve sonrasında oransal olarak

orta yüksek ve yüksek teknoloji ürün üretimi artışı ve

geri kalmışlığın göstergesi olan düşük teknoloji ürün

üretiminde ise oransal azalışı sağladığı aşikârdır.

1980’ler sonrasında ülkemizde olduğu gibi dünyada da

KOBİ’ler ön plana çıkmıştır. Ülkemizde tüm işletmeler

içinde %99,83’ünü KOBİ’ler oluşturmaktadır. KOBİ’ler

yeni buluş ve fikirlerin kaynağı olmasından dolayı

faaliyette bulundukları sektörlerde üretim esnekliği

oluşturmaktadır. İlaveten KOBİ’ler, yan sanayi ya da

büyük firmaların tamamlayıcısı konumunda iş yaptıkları

için uzun vadede büyük endüstriler açısından ara malı

ya da ham madde üreticisi durumundadır (Doğan,

2007: 69). KOBİ’ler, değişen koşullara uyum sağlayan,

dinamik olması nedeniyle toplumdaki talep boşluklarını

süratli bir biçimde dolduran işletmeler olduğu için kriz

anlarında da dayanıklı bir yapı sergilemektedir. KOBİ’leri

Türkiye’nin sanayileşmesinin tek belirleyicisi olarak

kabul etmek doğru değilse de gelir artışına, istihdam

kapasitesinin genişlemesine, teknolojik gelişmeye

katkısı, bölgeler arası eşitsizliği gidermede ve dolayısıyla

toplumsal kalkınmanın sağlanmasındaki etkisi

nedeniyle KOBİ’lerin, Türkiye’nin sanayileşmesinin

tamamlanmasında itici güç olarak görülmesi doğru bir

yaklaşım olarak kabul edilmektedir (Şimşek, 2006).

Ülkemizin üretim yapısı halen aşırı sermaye yoğun

teknolojilere dayalı olup ithal edilen sermaye, makine,

teçhizat, teknoloji gereksinimi enerji açığı ile birleşince,

Türkiye ekonomisinin büyümesinin aşırı ithalata bağımlı

ve emek yerine yoğun sermaye kullanımına dayalı

bir üretim yapısına sahip olmasına neden olmaktadır

(Diken, 2020). O halde bu kısır döngüden kurtulmak

için rasyonel politikalarla ihracat oranlarının artırılması

ve herhangi bir nihai ürünün üretilmesi için gerekli olan

birçok aşamanın yurt içinde kalarak, ülkedeki yurt içi

katma değer zincirinin oluşturulması (Diken, 2020), bu

doğrultuda KOBİ desteklemesi önem kazanmaktadır.

Özellikle, özgün (milli) sosyal bakış geliştirmek için

Türkiye’nin milli sanayi ve milli teknoloji ağırlıklı bir

büyüme potansiyelini yakalaması gerekmektedir. Ülke

olarak teknoloji yoğun, katma değeri yüksek üretimi

yakalamak için yüksek teknolojiye sahip olunmasını,

aynı zamanda yaygınlaştırılmasını zorunlu kılmaktadır.

KOBİ’lerin sermaye yetersizliği nedeniyle bu donanıma

sahip olması tek başına mümkün olmadığından

kapsamlı ve yaygın desteklenmesini zorunlu

kılmaktadır. Bu destekleme, toplam işletmelerin

%99,83’ünün KOBİ olması nedeniyle istenilen

teknoloji düzeyinin yakalanmasını ve yaygınlaşmasını

beraberinde getirecektir. Bu sinerji, KOBİ’lerimizin;

rakipleri Avrupa firmalarının seviyesine yükselmesini,

güncel tasarım ve üretimi, yeni metotları ve ileri kalite

de ürünü de ortaya çıkaracaktır. Aynı zamanda, orta

yüksek ve yüksek teknoloji ürün üretimi ve ihracatını

yapan sanayici yapımızı güçlendirecektir. Diğer taraftan,

OSB, TGB ve Ar-Ge Merkezlerinin sayısının sürekli

olarak artması ve ülke sathına yayılması, teknolojik

ürün üretimini hızlandıracak, sanayileşmeyi, büyümeyi

ve istihdamı artıracaktır. O halde, milletçe kat edilmesi

gereken daha çok mesafe ve katlanılması gereken daha

çok külfet vardır.

Yukarıda anlatılanlar genel olarak değerlendirildiğinde;

desteklemeye ilişkin aşağıdaki şekilde öneriler getirmek

yararlı olacaktır.

h Bugün itibarıyla birçok kurum kendi usul ve

esaslarına göre destekleme mekanizmasını

uygulamakla birlikte, desteklemede genel itibarıyla

bir etkinlik analizinin olmadığı görülmektedir

Dolayısıyla, desteklemenin istihdama, büyümeye,

mal ve hizmet çeşitliliğine, üretim artışına pozitif

anlamda etkisini ölçen, destek bazında istatistiksel

verilerin toplandığı bir havuz oluşturularak,

dönemsel raporlar yayınlanabilir.

h KOBİ ve devlet katkısından oluşan KOBİ Fonu

kurulabilir.

h KOBİ-büyük işletme irtibatını sağlayacak ve takibini

yapabilecek örgütlenme hayata geçirilebilir.

h Destekleme neticesinde iş yerinin büyüme

kapasitesindeki artışa göre ödül sistemi getirilebilir.

h Yerlileştirme programlarının tasarım, uygulama,

izleme ve değerlendirilmesinde uzun vadeli bir

perspektife sahip olunarak, bu yönde eğitim,

danışmanlık gibi alanlarda işletmeler desteklenebilir.

h Kamu alımları dışında da yerli olarak üretilebilecek

teknolojilere talep yaratılmasına öncelik verilerek,

buna yönelik düzenlemeler ve destek mekanizmaları

teknoloji üreticileri ile istişare halinde dinamik

biçimde geliştirilebilir.

h KOBİ’lerin; desteklemeyi büyüme, kapasite

artırımı, daha fazla istihdam vb. pozitif çıktılar için

kullanması yönünde KOBİ’lerin bilgilendirilmesi

ve bilinçlendirilmesi konusundaki çalışmalar

artırılabilir.

h KOBİ-KOBİ ya da KOBİ ile büyük işletmeler arasında

zincir modelin kurulması yönünde destekleme

programı hayata geçirilebilir.

h KOBİ’lerin ekonomiye istenen dinamizmi

kazandırabilmesi için kaynaklarını verimli

kullanmaları, yöneticilerinin vizyoner olması,

rasyonel bir şekilde büyümeleri gerektiği gerçeğinden

hareketle KOBİ’lerle dayanışmayı artırmak adına

KOBİ meslek danışmanları şeklinde bir kadro ihdas

edilerek her bir KOBİ ile KOBİ meslek danışmanı

eşleştirmesi yapılabilir, aylık verilerle takip, yakın

iş birliği ve koordinasyon sağlanabilir.

h Ülkemizin gelişmesi, kişi başına düşen GSMH ve

ihracatı artırmak, istihdamı geliştirmek için yüksek

teknolojik ürünlerin üretilmesi, işletmelerin inovatif

olması, Ar-Ge’ye daha çok sermaye ayırması, nitelikli

insan gücüne sahip olması, tedarik, üretim, pazarlama

alanındaki eksiklikler, enformasyon konusundaki

yetersizlikler gibi pek çok sorunun finansman ile

ilgili olması, KOBİ’lerin bu yükün altından kendi

başlarına kalkmalarının hem çok zor hem de rantabl

olmaması nedenleriyle, kümelenme uygulamaları

artırılabilir.

Kaynakça

  • Ar, M., (2009), “KOBİ’lere Verilen Teşvik ve Destekler

Kapsamında KOSGEB Konya Örneği”, Yüksek Lisans Tezi,

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Karaman.

  • Diken, A., (2020), “Büyüme Sürecinde KOBİ’lerde

Karşılaşılan Sorunlar ve Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma”,

Gazi Kitapevi, Ankara.

  • Doğan, A., (2007), “Türkiye’ de Finansal Kiralama

Uygulamaları ve Finansal Kiralamanın Küçük ve Orta

Büyüklükteki İşletmelerin Finansman Sorunlarının

Çözümündeki Rolü”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

  • https://www.tim.org.tr/files/downloads/Raporlar/TİM_

Ekonomi_Raporu_2017.pdf

  • Kepenek, Y. ve Yentürk, N., (2001), “Türkiye Ekonomisi”,

Remzi Kitabevi, 12. Baskı, İstanbul.

  • Konak, Ali (2018). Yüksek Teknoloji İçeren Ürün

İhracatının İhracat Hacmi ve Ekonomik Büyüme Üzerine

Etkisi; Seçilmiş OECD Ülkeleri ve Türkiye Örneği. Yönetim,

Ekonomi, Edebiyat, İslami ve Politik Bilimler Dergisi,3(2):

56-80.

  • Sezgin, Ş, (2009), Türkiye’de 1990-2006 Yılları Arasında

Dış Ticaret-Ekonomik Büyüme İlişkisi. Sosyal Bilimler

Dergisi. 22, (175-190).

  • STM Mühendislik Teknoloji Danışmanlık, (2020),

“Türkiye’nin Bütünsel Güvenlik Yaklaşımı (Enerjiden Sağlığa,

Göçten İç ve Dış Güvenliğe, Çok Boyutlu Ulusal Savunma)”,

Optimistik Yayın, İstanbul.

  • Şimşek, O, (2006), “Zihniyet, Girişimcilik ve KOBİ Sosyolojisi”,

https://www.tuhis.org.tr/upload/dergi/1348811326.pdf,

Erişim Tarihi: 22/02/2021.

  • Şimşek, O, (2008), “Zihniyet Açısından Türk Girişimciliğinin

Sosyolojisi”, Otorite Yayınları, Ocak, Ankara.

  • Türk Dil Kurumu (TDK). https://www.tdk.gov.tr/
  • Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), (2017), Ekonomi ve

Dış Ticaret Raporu.

Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir